27 Mart 2008 Perşembe

27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü

Bundan 17 yıl önce tıfıl bi orta 3 talebesi ben sadece lisedekilerin oynadığı oyunda rol alabilmek için edebiyat hocasını ikna edemeyince işi okul müdürüne kadar götürüp kendimi tiyatro klübüne aldırtmıştım. Öğrencilerin içinde en küçük olmama rağmen Nezihe Aras'ın köy-kadın oyununda en yaşlı rolü, kaynanayı da kapmıştım. Bir 27 Mart öğleden sonrası Tiyatrolar Günü şerefine ilk sahne alışım işte bu oyunladır.

Her zaman istemişimdir konservatuara gitmeyi. Fakat hiç hayal ötesine geçirmedim bu düşünceyi. Çevremde herkes sağlam bi diplomaya sahip olduktan sonra bu " tip şeylerle " ilgilenebileceğimi ve hatta ne bok istersem yiyebileceğimi söylüyorlardı.

Üniversiteye girdiğimde ilk sene koştura koştura EÜTT (Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu) çalışmalarına kaydoldum. Ee üniversiteyi kazanmışım, kısmen de olsa kendimi ispat etmişim. Hem artık başka bir şehirdeyim. Akşam eve geç kalma derdim yok çünkü evim yoktu, minik bi yurt odasında yaşıyordum. Çalışmalara gittim geldim, gittim geldim. Çok kalabalıktık, yönetmenin tiyatro anlayışı ile benimki çelişiyor gibiydi. Ben vodvil istiyordum, komedi istiyordum, realite istiyordum. Oyun Sevim Burak'tan olacak dediler. Gitmedim bir daha çalışmalara. Vicdani bahanem de vardı : "Dersler ağırlaştı."

Bundan sonra tiyatro hayatım bir sis perdesi içinde kendi çapında bir seyirci olmakla devam etti. Bir gün 12 Kasım 2005 için Kamyon adlı oyuna iki bilet aldım. "Tek başıma gitmem yahu nasılsa birisini bulurum beraber gidecek" diye iki tane bilet. Ona söyledim cık dedi buna söyledim işim var gelemem dedi. Çekine çekine Cihangir'e sordum. Benden kat kat daha fazla tiyatroyla uğraşmış, oyun yönetmiş, turnelere gitmiş biri olarak hayatında ilk defa bir hatundan "tiyatroya gidelim" çağrısı geliyordu. Tabi ki kabul etti. O gece aşık olduk birbirimize.....

Bundan tam bi sene sonra 2006 Thyke genel toplantısında "Okuma Tiyatrosu" yapalım diye ortaya bir fikir attı Ali Cengiz Hocam. Hoş öyle tatlı ve ustalıklı bir şekilde salondakileri avucunun içine almıştı ki başka bir şey söylese sanki onu da kabul ederdik gibi geliyor ya neyse.

Kısa bir zaman içinde çalışmalara başladık. Hepimizin motivasyonu yüksekti de hocanınki en yüksekti. Hadi biz kendi halinde bi E harfini kapalı ya da P harfini patlatmadan söyleyemeyen bir grup aklıevveldik ve kendimizi düzeltmeye niyetimiz vardı. Onun derdi neydi?? Dert değil de tiyatro aşkıydı sanırım.

Hazırlandık ve Bir Fok hikayesi adındaki bir fabl ile çocuk oyunu sahneledik bir Haziran günü. Bu arada belirtmeliyim ben sanırım yaş-rol konusunda bir sorun yaşıyorum. Orta okulda Kaynana, 30 yaşında Kelebek rolü kaptım netekim.

Bu kadar lafın kısası bu da benim 27 Mart Tiyatrolar günü yazım olsun. Herkesin günü kutlu olsun. İçinizdeki tiyatro sevgisi hiç dinmesin.

Hiç yorum yok: